29 Temmuz 2011 Cuma

ELSİZ AYAKSIZ BİR YEŞİL YILAN…

ELSİZ AYAKSIZ BİR YEŞİL YILAN…
29 Temmuz 2011
Ne demişti Attila İlhan:
“Elsiz ayaksız bir yeşil yılan / yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa kemal / hani bir vakitler Kubilay’ı kestiler / çün buyurdun kesenleri astılar / sen uyudun asılanlar dirildi / Mustafa’m Mustafa Kemal’im…”
Çok kötü günlerden geçiyor sevgili yurdumuz. Anaların, babaların gözleri yaşlı. Katiller el üstünde. Toz duman, pislik kaplamış her yanı. Çamur diz boyu…
Eşkıyalar dünyaya hükümdar olmaya çalışıyor.
20. yüzyılın ilk çeyreğindeki gibi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de emperyalizm ve yerli ortakları, ülkemizi parçalamak için çabalıyorlar. Yoğun bir çalışma yürütüyorlar.
ABD’nin bir eli Türkiye’de öteki eli Kandil’de. Sömürge valilerinin biri geliyor, öteki gidiyor. Ülkemiz Amerika’nın yolgeçen hanına döndü. O, Irak’tan çekilirken, savaşan, birbirini yiyen, kaos yaşayan bir ülke bırakmak istemiyor geride.
Kukla Irak hükümetini rahatlatmak, oradaki sömürüsünü ve egemenliğini sürdürebilmek uğruna, giderayak PKK sorununu çözmeye, PKK’yı siyasallaştırarak dağlardan düzlüğe çekmeye çalışıyor.
Ayrıca o, Irak’ın kuzeyinde Kürt aşiret reislerinin yönettiği ikinci bir İsrail devleti ile petrol ve öteki çıkarlarını garantiye almak amacında.
Senaryolar hazırlıyor. Başoyuncu ABD. Bu senaryoda AKP, BDP, APO ve neoliberal aydınlar, taraf basın da önemli roller almış. Tümü de kol kola, omuz omuza, büyük bir dayanışma ve uyum içerisinde çorap örüyorlar Türkiye’nin başına.
ABD, emirler yağdırıyor. Gizli açık planlar yapıyor. AKP’yi dilediği gibi yönlendiriyor.
ABD’nin bugünkü görevini bir zamanlar İngiltere üstlenmişti.
Osmanlının son dönemlerinde Kürtler, İngiltere’nin kanatları altında palazlanma yolunu seçmişti. İngiltere, Mustafa Kemal’in gücünü bölmek ve zayıflatmak için Kürt aşiretlerini ayaklandırmayı düşünüyordu. O yıllarda “Kürt Teali Cemiyeti” (Kürt Yükselme Derneği) başkanı Seyit Abdülkadir, İngilizlerin yönlendirmesiyle Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde bir “Kürt devleti” kurma çabasındaydı. Sadrazam Damat Ferit de Kürt Teali cemiyetinin girişimini destekliyordu. O, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck’e iki kez başvurarak, Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri kullanmayı önermişti. De Robeck Damat Ferit’in bu önerilerini Lord Curzon’a şöyle iletmişti:
“Damat Ferit bana geldi ve dedi ki: Kürtler ayrı bir devlet olacaktır. Mustafa Kemal’i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği getirmek istiyor. Siz Mustafa Kemal’den nefret ediyorsunuz. Çünkü sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı birlikte kullanalım.” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, 277)
Böylece, padişahın, sadrazamın ve İngiltere’nin desteğini arkasına alan işbirlikçi Seyit Abdülkadir, 31 Mart 1920 tarihli Peyam-ı Sabah gazetesinde şunları yazıyordu:
“Kuva-yı Milliye’ye aldanmayınız. (Onlar) Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanattan ayrılmayınız.”
Günümüzde ise ABD’nin desteğini arkasına alan PKK, aynı yolun yolcusu. Masum insanları katlediyor ve yoksul halkın bütçesinden milyarlarca doların boş yere harcanmasına neden oluyor. Analar, babalar, çocuklar, eşler çığlık çığlığa… Kan, gözyaşı, acı hiç dinmiyor.
Ulus devlet ve ülke bütünlüğü parçalanmaya çalışılıyor. Öyle bir teslimiyetçiliğin ve işbirlikçiliğin ortasına düşürülmüşüz ki, elimiz kolumuz bağlı. Her zaman ve her yerde Amerika ne derse o oluyor. Sorgusuz sualsiz peşinden gidiyoruz. İlhan Selçuk ağabeyin deyişi ile “Otur otur, kalk kalk… Ne Allah ü Teâlâ… Ne Hazreti Peygamber… Varsa yoksa Amerika.
Sevr haritaları havalarda uçuşuyor. Öcalan, “Türkiye’nin 25 bölgeye ayrılması” gerektiğini söylüyor ve BDP özerkliğini ilan ederek Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını hiçe sayıyor.
Bir başbakan çıkıyor:
“Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım, şimdi o görevi yapıyorum…“ diyor. Ve bunu tam 34 yerde açıklıyor, tekrarlıyor.Peki, Başbakanın 34 yerde “eşbaşkanı” olduğunu vurguladığı Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Ne anlama geliyor?
Çok özet ve net: Amerika’nın bir sömürü ve paylaşım programıdır. Ülkelerin yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmalayarak, halkları etnik bölgelere ayırıp, köleliye mahkûm eden bir projedir. Doğrudan devletlerin sınırlarını değiştirmeyi hedeflemektedir. 24 ülkeyi kapsamaktadır ve içerisinde Türkiye de vardır.
Bu Yenidünya Düzeninin haritası ABD tarafından çizilmiş, Amerikan Silahlı Kuvvetleri dergisinde yayınlanmıştır. Ayrıca 15 Eylül 2006’da Roma’da yapılan bir NATO toplantısında subaylarımızın gözü önünde duvara da asılmıştır.
Peki, bütün bunlar yasalarımıza göre suç değil midir? Bir başbakan kendi ülkesini bölmek, sınırlarını değiştirmek için eşbaşkanlık yapar mı?
Elbette suçtur. Hem de “Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs suçudur. Deniz Gezmiş’ler işlemedikleri bir suçtan yargılanıp, idama mahkûm olmuşlardı. Gerçekte Türkiye’nin bağımsızlığını, bütünlüğünü onlar savunuyordu. Emperyalizme karşı canlarını ortaya koyarak mücadele vermişlerdi. Ama şu anda işbaşında bulunan iktidar Türkiye’yi bölme, parçalama girişiminde bulunmaktadır ve “Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs” suçu işlemektedir.
Bütün bu işler olup biterken, yüce Atatürk’ün “Cumhuriyeti koruma, kollama görevi”ni verdiği savcılar da ortalarda görünmüyor. Neredeler, ne yapıyorlar, harekete geçmek için daha neyi bekliyorlar? Bilen yok!..
Cumhuriyet düşmanlarının her yanı veba gibi sarması, bebek katillerinin Türkiye üzerinde söz sahibi olması, cemaatçilerin devleti teslim alması Doğan Öz’lerin, İlhan Cihaner’lerin azlığından, Zekeriya Öz’lerin, Osman Şanal’ların çokluğundan kaynaklanmıyor mu sizce? Ne dersiniz?
Namuslu, dürüst, Atatürkçü savcılar neden susuyorlar? Örneğin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı niçin görevini yapmıyor? Özerklik ilan eden BDP hakkında niçin soruşturma başlatmıyor? Bu memlekette Cumhuriyeti gerçekten koruyacak, kollayacak, vatanın bütünlüğünü savunacak savcılar yok mu? Kalmadı mı?
Nerede o yürekli, yurtsever cumhuriyet savcıları? Nerede o beyaz atlılar? Ne zaman doğacaklar dağların doruklarından?

Ali EralpİLK KURŞUN
ELSİZ AYAKSIZ BİR YEŞİL YILAN…
29 Temmuz 2011
Ne demişti Attila İlhan:
“Elsiz ayaksız bir yeşil yılan / yaptıklarını yıkıyorlar Mustafa kemal / hani bir vakitler Kubilay’ı kestiler / çün buyurdun kesenleri astılar / sen uyudun asılanlar dirildi / Mustafa’m Mustafa Kemal’im…”
Çok kötü günlerden geçiyor sevgili yurdumuz. Anaların, babaların gözleri yaşlı. Katiller el üstünde. Toz duman, pislik kaplamış her yanı. Çamur diz boyu…
Eşkıyalar dünyaya hükümdar olmaya çalışıyor.
20. yüzyılın ilk çeyreğindeki gibi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de emperyalizm ve yerli ortakları, ülkemizi parçalamak için çabalıyorlar. Yoğun bir çalışma yürütüyorlar.
ABD’nin bir eli Türkiye’de öteki eli Kandil’de. Sömürge valilerinin biri geliyor, öteki gidiyor. Ülkemiz Amerika’nın yolgeçen hanına döndü. O, Irak’tan çekilirken, savaşan, birbirini yiyen, kaos yaşayan bir ülke bırakmak istemiyor geride.
Kukla Irak hükümetini rahatlatmak, oradaki sömürüsünü ve egemenliğini sürdürebilmek uğruna, giderayak PKK sorununu çözmeye, PKK’yı siyasallaştırarak dağlardan düzlüğe çekmeye çalışıyor.
Ayrıca o, Irak’ın kuzeyinde Kürt aşiret reislerinin yönettiği ikinci bir İsrail devleti ile petrol ve öteki çıkarlarını garantiye almak amacında.
Senaryolar hazırlıyor. Başoyuncu ABD. Bu senaryoda AKP, BDP, APO ve neoliberal aydınlar, taraf basın da önemli roller almış. Tümü de kol kola, omuz omuza, büyük bir dayanışma ve uyum içerisinde çorap örüyorlar Türkiye’nin başına.
ABD, emirler yağdırıyor. Gizli açık planlar yapıyor. AKP’yi dilediği gibi yönlendiriyor.
ABD’nin bugünkü görevini bir zamanlar İngiltere üstlenmişti.
Osmanlının son dönemlerinde Kürtler, İngiltere’nin kanatları altında palazlanma yolunu seçmişti. İngiltere, Mustafa Kemal’in gücünü bölmek ve zayıflatmak için Kürt aşiretlerini ayaklandırmayı düşünüyordu. O yıllarda “Kürt Teali Cemiyeti” (Kürt Yükselme Derneği) başkanı Seyit Abdülkadir, İngilizlerin yönlendirmesiyle Diyarbakır, Bitlis, Elazığ illerinde bir “Kürt devleti” kurma çabasındaydı. Sadrazam Damat Ferit de Kürt Teali cemiyetinin girişimini destekliyordu. O, İngiliz yüksek komiseri Amiral De Robeck’e iki kez başvurarak, Mustafa Kemal’e karşı Kürtleri kullanmayı önermişti. De Robeck Damat Ferit’in bu önerilerini Lord Curzon’a şöyle iletmişti:
“Damat Ferit bana geldi ve dedi ki: Kürtler ayrı bir devlet olacaktır. Mustafa Kemal’i sevmezler. Çünkü o Bolşevikliği getirmek istiyor. Siz Mustafa Kemal’den nefret ediyorsunuz. Çünkü sizin yaptığınız anlaşmayı kabul etmiyor. O halde Kürtleri Mustafa Kemal’e karşı birlikte kullanalım.” (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, 277)
Böylece, padişahın, sadrazamın ve İngiltere’nin desteğini arkasına alan işbirlikçi Seyit Abdülkadir, 31 Mart 1920 tarihli Peyam-ı Sabah gazetesinde şunları yazıyordu:
“Kuva-yı Milliye’ye aldanmayınız. (Onlar) Bolşeviklerin kafasını taşıyan yurtsuz serserilerdir. Hilafet ve Saltanattan ayrılmayınız.”
Günümüzde ise ABD’nin desteğini arkasına alan PKK, aynı yolun yolcusu. Masum insanları katlediyor ve yoksul halkın bütçesinden milyarlarca doların boş yere harcanmasına neden oluyor. Analar, babalar, çocuklar, eşler çığlık çığlığa… Kan, gözyaşı, acı hiç dinmiyor.
Ulus devlet ve ülke bütünlüğü parçalanmaya çalışılıyor. Öyle bir teslimiyetçiliğin ve işbirlikçiliğin ortasına düşürülmüşüz ki, elimiz kolumuz bağlı. Her zaman ve her yerde Amerika ne derse o oluyor. Sorgusuz sualsiz peşinden gidiyoruz. İlhan Selçuk ağabeyin deyişi ile “Otur otur, kalk kalk… Ne Allah ü Teâlâ… Ne Hazreti Peygamber… Varsa yoksa Amerika.
Sevr haritaları havalarda uçuşuyor. Öcalan, “Türkiye’nin 25 bölgeye ayrılması” gerektiğini söylüyor ve BDP özerkliğini ilan ederek Türkiye Cumhuriyetinin toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını hiçe sayıyor.
Bir başbakan çıkıyor:
“Ben Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanıyım, şimdi o görevi yapıyorum…“ diyor. Ve bunu tam 34 yerde açıklıyor, tekrarlıyor.Peki, Başbakanın 34 yerde “eşbaşkanı” olduğunu vurguladığı Büyük Ortadoğu Projesi nedir? Ne anlama geliyor?
Çok özet ve net: Amerika’nın bir sömürü ve paylaşım programıdır. Ülkelerin yer altı ve yerüstü zenginliklerini yağmalayarak, halkları etnik bölgelere ayırıp, köleliye mahkûm eden bir projedir. Doğrudan devletlerin sınırlarını değiştirmeyi hedeflemektedir. 24 ülkeyi kapsamaktadır ve içerisinde Türkiye de vardır.
Bu Yenidünya Düzeninin haritası ABD tarafından çizilmiş, Amerikan Silahlı Kuvvetleri dergisinde yayınlanmıştır. Ayrıca 15 Eylül 2006’da Roma’da yapılan bir NATO toplantısında subaylarımızın gözü önünde duvara da asılmıştır.
Peki, bütün bunlar yasalarımıza göre suç değil midir? Bir başbakan kendi ülkesini bölmek, sınırlarını değiştirmek için eşbaşkanlık yapar mı?
Elbette suçtur. Hem de “Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs suçudur. Deniz Gezmiş’ler işlemedikleri bir suçtan yargılanıp, idama mahkûm olmuşlardı. Gerçekte Türkiye’nin bağımsızlığını, bütünlüğünü onlar savunuyordu. Emperyalizme karşı canlarını ortaya koyarak mücadele vermişlerdi. Ama şu anda işbaşında bulunan iktidar Türkiye’yi bölme, parçalama girişiminde bulunmaktadır ve “Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya teşebbüs” suçu işlemektedir.
Bütün bu işler olup biterken, yüce Atatürk’ün “Cumhuriyeti koruma, kollama görevi”ni verdiği savcılar da ortalarda görünmüyor. Neredeler, ne yapıyorlar, harekete geçmek için daha neyi bekliyorlar? Bilen yok!..
Cumhuriyet düşmanlarının her yanı veba gibi sarması, bebek katillerinin Türkiye üzerinde söz sahibi olması, cemaatçilerin devleti teslim alması Doğan Öz’lerin, İlhan Cihaner’lerin azlığından, Zekeriya Öz’lerin, Osman Şanal’ların çokluğundan kaynaklanmıyor mu sizce? Ne dersiniz?
Namuslu, dürüst, Atatürkçü savcılar neden susuyorlar? Örneğin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı niçin görevini yapmıyor? Özerklik ilan eden BDP hakkında niçin soruşturma başlatmıyor? Bu memlekette Cumhuriyeti gerçekten koruyacak, kollayacak, vatanın bütünlüğünü savunacak savcılar yok mu? Kalmadı mı?
Nerede o yürekli, yurtsever cumhuriyet savcıları? Nerede o beyaz atlılar? Ne zaman doğacaklar dağların doruklarından?

Ali EralpİLK KURŞUN

19 Temmuz 2011 Salı

Şu Soruya Yanıt Lazım…

Bekir Çoşkun
Temmuz 2011

Hem referandum öncesi, hem seçim öncesi PKK neden ateş kesti?.. Referandum ve seçim biter bitmez neden bıraktığı yerden kurşun sıkmaya başladı?..

Bu sorunun yanıtı lazım…

Bugün niçin kan aktığının yanıtı, dün kana ara verilmesinde gizlidir…
Kim, kiminle anlaşmıştı?..

Ve ne için?..
*
Yani; seçim öncesi ateş durduruldu, insanlar biraz olsun huzur hissettiler, seçmenin gözü boyandı…

AKP’ye oy verdiler…

Seçim bitti, AKP kazandı…

Kan akmaya başladı…

Neden?..
*
Kanlı oyunun senaryosunun sonu, bu sorunun yanıtında gizli…

Aktörleri biliyoruz…

Sahne belli…

Şimdiye kadar oynanan kısmını ise işte izlediniz; terörle mücadele edecek tek güç ordu sindirildi… Komutanlar hapishanelere dolduruldu… Karayılan’ın iddiasına göre Başbakan’ın istemi ile otobüsün üzerinde teröristler zafer işaretleri ile geldiler… Terörist başı ile görüşmelere başlandı… Referandum ve seçim öncesi ateş kesildi…

Ve AKP güçlenerek kazandı…

Şimdi ne var sahnede?..
*
Bir:

PKK, seçim kıyakları ile demek ki bu iktidarın sürmesini istiyor…

Niçin?..

İki:

Birinci ortak kazandı…

Sıra ikincisinin kazanmasında mı?..
*
Tüm bu yanıtları istiyorsanız zorlayın; Tayyip Erdoğan İmralı görüşmelerini ve seçim öncesi ateşkesin nasıl sağlandığını açıklasın…

Türkiye bunu öğrenirse, terörün gücünü nereden aldığını da öğrenir…

Ülkenin üzerinde oynanan oyunları da…

13 şehidin gerçek katillerini de…
*
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın bildik terörü lanetleyen, insanları aptal yerine koyan o laflarını artık dinlememeli kimse…

O soruyu sormalı:

Referandum ve seçim öncesi o ateşkesler…

Niçin, nasıl ve neye karşılık?..

*
Bu kez yüreğinle değil, beyninle ağla Türkiye…

Ve sor…

Son yaşananlara yorum..!

Ülkemizde son zamanlarda yaşananlar ülke tarihinin geçmişin en kötü üzücü olayların yaşandığı ve tezgahlandığı bir dönemdir. Bu konuda Hükümet Acizmidir yoksa tarafmıdır bunu sizin vicdanınıza bırakıyorum ben böyle olmadığını düşünmeye çabalıyorum ama yaşananlar o yönde düşünmeme neden oluyor. Hiç bir hükümet terörist ile masaya oturmaz oturmamalı. Bir kaç çapulcuyla baş edemiyecek bir yapımı taşımıyoruz. Katil ve vatan haini bir kişi hapisten örgütünü idare ediyor dışardan daha rahat ise İnsanın Aklına Bir sürü soru geliyor, Niye Diye. Ben sormak istiyorum buna karşı bir tetbir neden yok.

Son zamanlarda bir anlaşma konusu var. Hiç bir maddesi hakkında Açıklama yapılmayan maddelerin yürürlüğe konmaya başlandığına delaletmi yaşanan olaylar özerklik açıklamaları gibi. Yapılan Anlaşma acaba Vatanın bölünmesimi, Nedir bu Maddeler bir Vatan evladı olarak soruyorum.

Hepimizin çok üzüldüğü bir olay yaşadık 13 şehit verdik ilginçtir ne Cumhurbaşkanı nede Başbakan neden katılmadı cenaze törenlerine Halkın tepkisinden korktukları içinmi yoksa hastamıydılar sizce, başka bir zatın töreninde orda olduklarına göre Öyle bir Sorun yok. Vatan evlatlarından önemli demek bu kişi ikisi birlikte omuzladıklarına göre
Şu bir gerçek artık Ülkemizde görünen olaylara bakarak şunu düşünüyorum, fiili olarak işgal ediliyor Vatan. Herkezin takip ettiği gibi tüm kurumlar bir şekilde ele geçirildi, İşgalgi güçler tarafından. En büyük engel görülen orduda hızla yıpratıldı ve elegeçiriliyor sürekli aşşağlanan bir kurum pozisyonuna getirilmiştir durumda, eli kolu bağlandı.

Akabinde Tarihte eşi benzeri görülmemiş senaryolarla 44 General ve bir sürü subay şu an Hapiste, Şakşakcı Yalaka medyada aklın mantığın varamadığı yazılarla dolu Tv'lerde hergün küçük düşürücü yayınlar var niye bir ordu bu şekilde yıpratılmak istenirki başka bin türlü halledilir içerde hain varsa Tabi niyet Düşünce Başkaysa Böyle Yaparlar. Ordu onlar için en büyük engel. Bunuda bu şekilde bertaraf ettiler.

Ufukta görünen şu vatan Parçalanıyor. Yada Parçalanmak isteniyor.

İlgimi Çeken Birşeyde Seçim öncesi Hiç bir olaylar yaşanmazken seçim sonrasında Hainlerin harekete geçerek katliyamlar yapmaya başlamaları. Bunlar dönen dolapları bir parçasımı. Yoksa Varılan Anlaşma sonucumu. O zaman Anlaşma Anlaşmadır Sonuçta.

Ben Ülkemi Çok Seviyorum Her Dönem Hainlikler Olmuştur olacaktırda Kimse için bunu söylemek istemiyorum ama Yaşananlar nedeniyle Kafamda oluşan Yapılaşma bu.
Aliekber.....!