10 Ağustos 2011 Çarşamba

Kasım 2005 tarihli İktibas dergisinde Kandil gecelerinin uyduruk olduğu iddia edildi.

Kandil geceleri kutsal değil mi

Müslümanların Allah’a yakarış ve af dileme fırsatı buldukları kandil gecelerinin varlığı tartışma konusu oldu. Hz. Muhammed döneminde uygulanmayan, 13. yüzyıldan itibaren mistik çevrelerce kutlanmaya başlanan kandilleri, İslami camiada bir grup “kutsal” kabul ederken, bir başka grup “olmayan kandiller”in kutlandığını savundu.

Osmanlı Padişahı II. Selim (1566-1574) döneminde minarelerde kandil yakıldığı için ’kandil’ adını alan kutsal geceler, geçtiğimiz günlerde Milli Gazete yazarlarından Mahmut Celal Özmen’in bir girişimiyle İslami dünyada tartışılmaya başlandı. Özmen, 2005’te Erhan Aktaş’ın aylık İktibas Dergisi’nde yayınlanan “Hayırlı Gecelerin Şerri Kandiller” başlıklı yazısını “Olmayan Kandilleri Kutlamak” başlığıyla İslami kesimin üyelerinden oluşan bir mail grubunda tartışmaya açtı. Özmen’in girişimine İslami yazarlardan sert tepki geldi.

BEŞ UYDURUK GECE

Erhan Aktaş'ın tartışmaya neden olan yazısında “Kuran’ın önermediği, peygamberimizin hayatında yer vermediği ve sahabe döneminden çok sonraki dönemlerde ihdas edildiği anlaşılan beş adet uyduruk gecemiz var” diyor. İslami kesimin büyük bölümünü kızdıran yazıda şunlar yer alıyor: “Bu türden gün ve gecelerin kutlanmasından ve kutlanma şeklinden Kuran’da bir tek kelime bile söz edilmemektedir. Keza Allah, resulü ve sahabesinin hayatında da kutladıkları kutsal gün ve gece bulunmamaktadır . Buna rağmen daha sonraki dönemlerde Müslümanların inancında ve hayatında bu kadar önemli yer alması, cahiliyenin yeniden İslam’a sızmış olduğunu ortaya koymaktadır. Müslümanların İslam’dan uzaklaşmış olmalarının temel nedenlerinden biri de bu tür uyduruk gün ve gecelerdir.”

Kuran’ın başta Kadir Gecesi olmak üzere ramazan ayı, cuma günü, Kábe, Arafat, Mescid-i Haram gibi birçok gün ve mekandan söz etmesinin bunların öneminden kaynaklanmadığı nı savunan Erhan Aktaş, önemli olanın bu gün ve mekanlardaki ibadet olduğunu söylüyor. Kadir Gecesi’nin değil, Kuran’ın o gün inmiş olmasının, cuma gününün değil cuma namazının önemli olduğunu anlatıyor. Erhan Aktaş, sadece belli gün ve gecelerde ibadeti, Allah’ın da peygamberin de kabul etmeyeceğini söylüyor.

Erhan Aktaş, iddialarını şu sözlerle sürdürüyor: “Bizdeki kutsal yer, gün ve geceleri uyduranlar, insanları inandırmak için yalanlarını peygamber efendimize söyletmişlerdir . Bu konudaki hadislerin tamamı uydurmadır. Bu hadislerin kimine göre Kadir Gecesi ramazanın ilk gecesi, kimine göre son on gecesinin tekli olanları, kimisine göre yirmi yedinci gecesidir. Bir hadiste de Allah’ın bu geceyi önce bildirdiğini, sonra da unutturduğu söylenmektedir. O gece ibadetle geçirenin bütün günahlarının affedileceği, annesinden yeni doğmuş çocuk gibi günahsız hale geleceği ifade edilmektedir. Böyle bir anlayışı Kuran yüzlerce ayette yalanlamaktadır .”

TORPİLLİ KUL YOK

Milli Gazete yazarı Mahmut Celal Özmen, mail grubunda yapılan tartışmada Erhan Aktaş’a “Müslüman olan herkesin dini öğrenme şansı vardır. Allah’ın torpilli kulları yoktur. İnsanlar dinlerini araştırıp öğrenebilirler. İlla isimlerinin önünde veya arkasında unvanlar olması gerekmiyor. İtiraz edenler dinin temsilcileri, ruhanileri değiller” diyerek destek oldu.

KANDİLLER

Mevlit Kandili: Hz. Muhammet’in doğum günü (571)
Regaip Kandili: Hz. Muhammet’in ana rahmine düştüğü gün
Miraç Kandili: Hz. Muhammet’in göğe yükseldiği gece
Berat Kandili: Kuran’ın dünyaya indirildiği gece
Kadir Gecesi: Kuran’ın Hz. Muhammet’e indirilmeye başladığı geceİman eden insanın inanışına tecavüz
Nihat NASIR (Gerçek Hayat): Yeter artık! Mahmut Celal Özmen, delilleri olan, iman eden insanların inanış biçimlerine tecavüzden vazgeçsin. En azından ayıptır. Modernist mahrumlara hakikatlerden nasipdar olmayı niyaz ediyorum.Gecelerin kutsallığı hakkında şüphe olamaz.

AKİF DURSUN (İlk Adım): İslam ümmetinin yüzyıllarca uyguladığı husus, bir kalemde “Biz Kuran’da bulamadık” diye silinemez. Bu gecelerin mübarekliği, kutsallığı hakkında şüphe olamaz. O gece mübarek olduğu için mi vahiy o gecede gelmiştir, yoksa vahyin inmesi o geceye tesadüf ettiği için mi gece mübarek olmuştur bizim bilgimiz dışındadır.İslam dünyasında cehalet diz boyu

BAYRAM KÜÇÜK (Gerçek Hayat): Kuran’da, kutlanmakta olan kandillerle ilgili İsrá (miraç) ve Kadir geçmekte, yani sadece iki geceden bahsetmekte. Tabii bu diğer gecelerin kutlanmayacağı anlamına gelmez, diğer geceler kültürel bir aktivite olarak düşünülebilir. İslam dünyası gezilmeli ve iyi gözlemlenmeli, hurafe cehalet dizboyu. Temel kaynaktan uzaklaştıkça sapma açısı da zamanla artıyor.
Kandiller, birbirimizi sevmemiz için fırsattır

NİHAT HATİPOĞLU (Hürriyet): Kadir gecesi hakkında Kuran, bin aydan daha hayırlı olduğunu söyler. Mevlit, Berat gibi kandillerle ilgili ayet yok. Olması da gerekmiyor. Kuran bir temel atar, onun üzerine ya Hz. Peygamber ya da daha sonraki Müslümanlar bir şeyler bina ederler. Kandiller birbirimizi sevmemiz için fırsattır.
Bir araya gelmemize vesiledir, bari bunlara bulaşmayın.

Tartışmayı başlatan yazı:

Hayırlı Gecelerin Şerri Kandiller

Erhan AktaşKur’an’ın önermediği, peygamberimiz (sav)’in hayatında yer vermediği ve sahabe döneminden çok sonraki dönemlerde ihdas edildiği anlaşılan beş adet “uyduruk” gecemiz(!) var. “kandil geceleri” adı altında kutsanan ve kutlanan bu “mübarek”( !) geceler şunlardır: Rebiyülevvel ayının on ikinci günü “mevlid kandili”; Recep ayının ilk cuması “regaib kandili”; Receb’in yirmi yedinci günü “mirac kandili”; Şaban ayının on beşinci günü “berat kandili” ve Ramazan ayının yirmi yedinci gecesi “kadir kandili”.Mevlid kandili: peygamber efendimizin, miladi 571 yılında, hicri aylardan Rebiyülevvel ayının on ikinci gecesinde doğmuş olmasına atfen icad edilmiş bir gecedir. Regaip kandili: Regaip, elde edilmesi arzu edilen değerler anlamına gelmektedir. Allah’ın kullarına bol bol rahmet ve bağışta bulunduğuna inanılan gece olarak Recep ayının ilk perşembesini cuma gününe bağlayan gece olarak icad edilmiştir. Miraç kandili: Recep ayının yirmi yedinci gecesinde peygamber efendimizin göğe yükselerek Allah’la buluşmasına(!) atfen icat edilmiştir; Berat kandili: Şaban ayının on beşinci gecesi kutlanan günahlardan, borçlardan ve her türlü cezadan kurtulma anlamına gelmektedir. Kadir kandili: Ramazan’ın yirmi yedinci gecesi olarak kutlanan Kur’an’ın indirildiği geceye atfen icat edilmiştir.Din adına uydurulan bu türden kutsal gece ve günlerin, İslam aleminde büyük bir kabul görmüş olması ve müslümanların müslümanlığına, dolayısı ile İslam’a büyük yarar sağladığı konusundaki ittifak; din adına uydurulmuş şeylerin, gerçek dinin yerini nasıl almış olduğunun açık bir göstergesidir. Bu türden gün ve gecelerin kutlanmasından ve kutlanma şeklinden Kur’an’da bir tek kelime bile söz edilmemektedir. Keza, Allah rasulü ve sahabesinin hayatında da kutladıkları kutsal gün ve gece bulunmamaktadır . Buna rağmen daha sonraki dönemlerde müslümanların inancında ve hayatında bu kadar önemli yer alması, “cahiliyen in” yeniden İslam’a sızmış olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kuşatılmışlık öylesine baskın bir durumdadır ki: bunların bidat ve hurafe olduğuna inanan bir çok kimse dahi halkın levminden korktuğu ve itibar kaybetmemek için susmayı tercih etmektedir.Ciltler dolusu kitaplarla bu türden gün ve gecelerin önemi anlatılmış olunsa da, yararları (!) saymakla bitirilemese de, eşi ve benzeri olmayan kutsal şeyler olarak görülseler de aslında bunların cahili düşüncenin uydurması olduğunu Kur’an’la akleden herkes anlamaktadır. Birazcık olsun gerçeği idrak etmiş olanlar şu gerçeği görmektedirler: müslümanların İslam’dan uzaklaşılmış olmalarının temel nedenlerinden biri de bu tür uyduruk gün ve gecelerdir. Zira, bunlar ve benzerleri uyduruk şeylerle İslam’ın içi boşaltılmıştır. İslam’ın hayata hakim olmasının, hayatın tamamını kapsamasının önüne geçilmiş; müslümanların Kur’an’la bağlantıları kesilmiştir. Farkında olunsun veya olunmasın, hangi niyetle yapılmış olunursa olunsun bu tür bir anlayış sonuç olarak Kur’an’dan uzaklaşma, onu terk etmeye neden olmuştur. Bu aslında küfre rucu etmenin değişik bir versiyonudur. Kur’an’ın hakimiyet alanın daraltılmasıdır . Diğer bir deyimle dinin ruhbanlaştırılm asına geçiş sağlamada önemli bir kırılma noktasıdır.Kur’an’da süreklilik esastır. Kur’an zamanın ve hayatın tamamına hiçbir boşluk bırakmaksızın hakim olmak istemektedir. Zamanın ve mekanın tamamı Allah’ındır. Allah’ın yanında üstün zaman ve mekan yoktur. Hiçbir gün ve zaman bir başka gün ve zamandan üstün değildir. Günah ve sevap, hayır ve şer işlendiği zamana ve güne göre artıp eksilmez. Artma ve eksilme amele göre belirlenmektedi r. Hangi zaman diliminde veya günde yapılmış olunursa olunsun o zamanın ve günün yapılan şeyin değerini arttırma ve eksiltme gibi bir özelliği yoktur. Haram olan bir şeyi yapan kimse bunu ne gün ve zamanda yaparsa yapsın haramlığın derecesine etkisi olmaz. Veya sevap olan bir şeyi yapan bir kimse bunu ne zaman ve gün yapmışsa yapsın, zaman ve gün o sevabın derecesini etkilemez.Ne var ki gereğince akletmeyenler araçla amacı birbirine karıştırdığı için bu gerçeği kavrayamamaktad ırlar. Elbetteki Kur’an, başta kadir gecesi olmak üzere Ramazan ayı, cuma günü, Kâbe, Arafat, Mescid-i Haram gibi birçok gün ve mekandan söz etmektedir. Ancak, Kur’an’ın bunlardan söz etmiş olması bizatihi o gün ve mekanların bir önemleri olmasından değildir. O günleri ve mekanları önemli kılan şey onlarda yapılması istenen ibadetlerdir. Yani kutsal olan, bizatihi Ramazan ayının kendisi değil, o ayda oruç tutulmasıdır. Kutsal olan kadir gecesinin kendisi değil, Kur’an’ın o gecede indirilmiş olmasıdır; önemli olan cuma gününün kendisi değil, cum’a namazıdır. Bu gün ve mekanların önemli oluşlarının nedeni bu gün ve mekanların kendileri değil, onlarda yapılan ibadetlerdir. Yoksa bütün yeryüzü ve bütün zamanlar Allah’ındır. Örneğin oruç Ramazanda değil de Muharrem ayında olsaydı o zaman Muharrem ayı önemli olacaktı. Demek ki önemli olan ayın kendisi değil oruçtur. Diğer bir deyimle oruç Ramazan ayı için değil Ramazan ayı oruç için vardır. Cuma namazı cuma günü için istenmemiş, cuma günü cuma namazı için seçilmiştir. Eğer cuma gününde cuma namazı olmasaydı, cumanın gün olarak diğer günlerden bir farkı olmayacaktı. Eğer oruç olmasaydı Ramazan’ın diğer aylardan bir farkı olmayacaktı. Eğer Kur’an kendisinde indirilmeseydi kadir gecesinin diğer gecelerden bir farkı olmayacaktı.Şu husus çok önemlidir: Kur’an bizden devamlı müslüman olmayı mı yoksa belli gün ve gecelerde müslüman olmayı mı istiyor. Cennetin bedeli “devamlı müslümanlık” mıdır yoksa belli gün ve gecelerle yetinen müslümanlık mıdır? devamlı müslüman olmak mı daha doğrudur yoksa belli gün ve gecelerde müslüman olmak mı?.Kur’an bizden, İslamı, hayatın ve zamanın tamamına hakim kılmamızı istemektedir. Kur’an, müslümanın, müslümanlığının sürekli olmasını istemektedir. Kur’an, müslüman’ı İslam’ın tamamından sorumlu tutmaktadır. Sadece belli gün ve gecelerde ve belli ibadetlerle sınırlı bir islam anlayışı Kur’an da yoktur. Yalnızca belli gün ve gecelerde ve belli ibadetler ne Allah’ın, ne de peygamber(sav)’ in kabul edebileceği tarz bir müslümanlık değildir. Allah ve rasulü müslümanları hayatın tamamında, İslam’ın tamamından sorumlu tutmaktadır. Müslümanlık yalnızca belli gün ve gecelerde yapılan şeylerden ibaret değildir. O hayatın tamamını kuşatmıştır. Ona inancı ve saygısı olan, onun belli bir kısmıyla yetinmez. Haftada bir gün namazla, belli gecelerde sabaha kadar ibadetle, bir ay oruç tutmakla müslüman olunmayacağını bilir. Kur’an, kendisine iman eden ve tâbî olanlardan, hükümlerinin tamamına uymasını istemektedir. Yalansız bir hayat, hilesiz bir ticaret, malıyla ve canıyla Allah yolunda cihat, Allah’ın verdiği nimetlerden infak, İslam’ın hayata hakim kılınması için mücadele, cömertlik, muhtaçlara yardıma koşma , dürüst olma kısacası insana ve hayata dair her konuda Kur’an’a tabi olmaktır müslümanlık. Kurtuluş Kur’an’ın tamamına tabi olmaktadır. Onun gösterdiği yoldan gitmektedir.Yaşadığımız hayatta Kur’an’ın tanımladığı bir İslam yoksa, müslümanlar Kur’an’ın öngördüğü müslümanlar değillerse, bunda “araçla” “amacı” birbirine karıştıran çarpık düşüncenin çok büyük payı vardır. Güya masumiyet ve güzellik adına, güya iyilik ve hoşgörü adına İslam’ı zamana ve mekana göre bir din haline getirenler içinde bulunduğumuz durumun müsebbibleridir . Bu çarpık zihniyetin ürettiği anlayışta aslında İslam’ın hayatın tamamına hakim olma talebi pasifize edilmektedir. Bu çarpıklığın, yalnız Kur’an’la bağını koparmış, cahili düşüncenin rotasına girmiş olanlarda değil, ömrünün büyük bir kısmını Kur’an’la geçirmiş olanlarda da bulunması anlaşılır gibi değil. 2 Kasım 2005 tarihli zaman gazetesindeki köşesinde Ali Bulaç bu çarpık düşünceyi şu şekilde sergilemektedir . “Allah bize zaman zaman kurtuluş(felah) fırsatları vermektedir: Ramazan ayı, cuma günü, kadir gecesi, Mescid-i Haram (Ka’abe’nin tavafı, Arafat, Müzdelife, Mina ve diğer iki mescidin (Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa) bereketine iştirak etmek, bu kurtuluşun imkanlarıdır.” Bu tespit ilk bakışta masum görülse de zihniyet olarak Kur’an’ı bir bütünlükten uzak, indirgemeci bir anlayışı ortaya koymaktadır.Aslında bütün inanç ve düşüncelerde kutsal gün ve geceler var. Bizdeki kutsal yer, gün ve geceleri uyduranlar, insanları inandırmak için yalanlarını peygamber efendimize söyletmişlerdir . Bu konudaki hadislerin tamamı uydurmadır. Zira Allah’ın rasulü Kur’an’a ters bir söz söylemez. Zaten hadis kritiği yapanlar da bu hadisleri sahih bulmamaktadırla r. Birazcık aklı olan bu hadislerin uydurma olduklarını hemen anlar. Örneğin kadir gecesi ile ilgili hadislere bakıldığında hadislerin birbirleriyle çeliştikleri, kendi içlerinde de tutarsız oldukları açıkça görülmektedir. Kadir gecesinin zamanı ile ilgili Kütüb-i Sitte’de bir çok hadis var: bu hadislerin kimine göre kadir gecesi Ramaza’nın ilk gecesi, kimine göre son on gecesinin tekli olanlarında, kimisine göre yirmi yedinci gecesi, kimisine göre tamamının her hangi bir gününde, kimisine göre on beşinci gecesindedir. şimdi bunların hangisi doğru. Peygamber (sav)’in her seferinde farklı tarih vermesi mümkün mü? Bir hadiste de Allah’ın bu geceyi önce bildirdiğini sonra da unutturduğu söylenmektedir. Güya bilinmesin ki müslümanlar bütün bir ay boyunca ibadet etsinlermiş. Biraz düşünecek olursak kadir gecesinin peygamberimiz tarafından çok net bir şekilde bilinmesi gerekir. Zira Kur’an o gecenin Ramazan ayında vahyin ilk indiği gece olduğunu söylüyor. (Bakara -185) peygamber efendimiz kendisine vahyin hangi gece geldiğini nasıl bilmez.Kadir gecesi ile ilgili hadislere içerik olarak bakıldığında da uydurma oldukları açıkça belli olmaktadır. O gece ibadetle geçirenin bütün günahlarının af edileceği, annesinden yeni doğmuş çocuk gibi günahsız hale geleceği ifade edilmektedir. Böyle bir anlayışı Kur’an yüzlerce ayette yalanlamaktadır . Günah ve sevapla ilgili, amellerle ilgili ayetlere bakıldığında hayra ve şerre zerre kadar da olsa kim ne yapmışsa karşılığını görecektir. Ayrıca kadir gecesinden bir gün önce ölene, kadir gecesinden bir gün sonra günahları tamamen sıfırlanmış olarak ölene göre haksızlık yapılmış olmaz mı? Keza geçmiş toplumların kadir geceleri yoktu. Onların günahlarını sıfırlama şansları da yoktu. Allah’ın kulları arasında böyle bir ayırım yapması mümkün mü?Kadir gecesinin gece olarak diğer gecelerden bir farkı yoktur. Onu kutsal kılan, onu şerefli ve mübarek yapan o gecede vahyin gelmiş olmasıdır. Onun bin aydan daha hayırlı olduğunun söylenmesi Kur’an’ın önemini vurgulamak içindir. Vahyin inmesi o kadar değerlidir ki inmeye başladığı geceye diğer gecelere göre bin aydan daha fazla değer katmıştır. Değer, gecenin kendisinde değil vahiy’dedir.Kadir gecesi her yıl tekrar eden bir gece de değildir. Bütün zaman içinde bir kez olan bir gecedir. O da Kur’an’ın ilk kez vahyedilmeye başladığı gecedir. Bir başlangıçtır. Kaldı ki Ramazan ayı her yıl on gün ileri geldiğinden kadir gecesi ilk Ramazanda gelmiş olsa da Ramazan’la birlikte o da öne alınan bir tarih olamaz. Ancak otuz üç yılda bir aynı Ramazan’a denk gelebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder